Mayıs

Görsel anadolumanset.com’dan alınmıştır.

‘Maius menelis’ (lat.) yani ‘Maia’nın Ayı’, ilkbaharın son ayıdır.

Antik Yunan mitolojisine göre okeanid bir nemf (nymph, ing.) yani bir su perisi olan Maia, Titanlar soyundan olan Atlas’ın kızıdır. Tıpkı Roma bereket tanrıçası Maia Maiestas (nam-ı diğer Fauna, Bona Dea veya Ops) gibi yağmur, bereket ve doğurganlıkla yani baharla ilişkilendirilir. Yağışlarıyla ünlü bu ay da onun adıyla anılır.

Maia, Zeus’tan sahip olduğu Hermes’i büyütmesinin yanı sıra Callisto’nun Zeus’tan sahip olduğu Arcas’ı da yetiştirmiş. Bazı kaynaklarda ‘Maia’ sözcüğünün ‘dadı, ebe’ anlamlarına geldiğinin söylenmesi de buna dayandırılmış. Bazı dil bilimciler ise ‘mayıs’ı, ‘başlıca, büyükçe’ anlamına gelen ‘mayor’ sözcüğü ile bağdaştırıyor. Bunun da belki Maia’nın, Atlas ve Pleione’nin sahip olduğu 7 kız kardeşin en büyükleri olmasıyla bir ilgisi olabilir.

Prof. Dr. Cemal Mıhçıoğlu, mayısı dilimize ‘gülay’ olarak özleştiriyor. Gagavuz Türkleri ise mayıs için ‘hederlez’ sözcüğünü kullanıyorlar.

Celali takvimine baktığımızdaysa, mayıs ayı için ‘hordâd’ sözcüğünün kullanıldığını görüyoruz. ‘Hor’, ‘güneş, ışık, aydınlık’, ‘dâd’ ise ‘ihsan, vergi, kısmet ve nasip’ anlamına geliyor. Yani mayıs ayı, ‘güneşten, ışıktan nasibini alan ay’ demek oluyor.

Rumi takvime göre, bir yıl ‘Hızır’ ve ‘Kasım’ olarak iki mevsime ayrılır. Yaz mevsimi, 23 Nisan’da (Miladi 6 Mayıs) başlar, 26 Ekim’e (Miladi 8 Kasım) kadar sürer ve bu süreye ‘Yaz Günleri’ ya da ‘Hızır Günleri’ adı verilir. Kış mevsimi ise, 26 Ekim’de (Miladi 8 Kasım) başlar, 23 Nisan’a (Miladi 6 Mayıs) kadar devam eder ve bu süreye de ‘Kasım Günleri’ denir.

Türk-İslam tasavvufunda ‘Hızır’, ‘yeşil olan’ anlamına gelir. Hızır veya Hıdır, Arapça kaynaklarda hadır (hadr, hıdr) şeklinde yer alır. ‘Hadır’, ‘yeşil, yeşilliği çok olan yer’ anlamındaki ‘ahdar’ ile eş anlamlıdır. Dolayısıyla hadır sözcüğü aslında bir takma addır. Hızır’a bu ismin, kuru yerde oturduğunda altından otların yeşerip dalgalanması (Buhârî, “Enbiyâʾ”, 29), cennet pınarından (ab-ı hayat) içtiği için bastığı her yerin yeşile bürünmesi (Makdisî, III, 78) sebebiyle verildiği söylenir.

Nuray Bilgili “Hıdırellez, Hızır ve Yeşil George” isimli makalesinde Hızır’ı şöyle anlatır: “Türk-İslam masal ve mitlerinde “Yaşlı Adam” ya da “Yaşlı Bilge Arketipi”, Hızır karakteridir. Hıdır, Kıdır gibi isimler ile de çağrılan Hz. Hızır, İslamiyet öncesi dini ve mitolojik söylencelerde ise; Gök Sakallı Koca, Ak Sakallı Koca, Altın Sakallı Ay Koca adıyla bilinir. Çok ilginçtir ki bu “Yaşlı Bilgeler” yeryüzüne “Kayın” ağacını kullanarak inerler ve giyimleri çoğunlukla yeşildir. Kayın ağacından inen bu ak sakallı kocalar kadınlara çocuk, yeni doğan çocuklara “Ad” verir ve dilekleri yerine getirir. Yeşiller içinde gelen “Gök Sakallı Kocalar” kozmik merkezler sayılan ağaçlardan inerek baharı müjdeler. “Gök Sakallı” tanımlaması onların kutlu kişilikler olduğuna ve gökyüzünden ya da Tanrısal-Ruhsal boyuttan geldiklerine gönderme yapar. Hızır kanatlı Ak-Boz ata biner ve elinde bir asa tutar. Yeryüzüne indiği zaman dilekleri yerine getirir. Dilenci kılığına girdiği, kapı kapı dolaşarak insanlardan yardım istediği de olur. “Işık Hızıyla” hareket ettiği için, insanlar göz açıp kapayıncaya kadar ortadan kaybolduğu anlatılır. Etimolojik açıdan “Hızır” kelimesinin “Hız” kökü ile bağlantılı olduğu da düşünülebilir.”

Adını Hızır’dan alan ve aslen bir yılbaşı kutlaması olan Hıdırellez, eski çağlardan itibaren Türk kültür coğrafyasında kışın biterek yazın başladığı zamanda kutlanan mevsimsel bir bayramdır. Halen Orta Asya, Orta Doğu, Kafkas ve Balkan Türklerince 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece kutlanmaya devam eder.

Çin kaynaklarına göre, Türklerin pagan inanışında önemli bir yeri olan baharın gelişini, yılın ilk gök gürültüsü ve ilk şimşeği haber verir. Hunlar ve Göktürkler on iki hayvanlı Türk Takvimi’nin yılbaşı gününe denk gelen Hıdırellez’de yılbaşı bayramı yaparlar. Bu günlerde göğe oklar atılır, kurbanlar kesilir, at yarışları tertip edilir, şarkılar söylenir, kımız içilip eğlenilir. Bununla birlikte Hazar yakınlarındaki Dokuzoğuz Türkleri ile Kırgızlar yılda bir gün bayram yaparlar. Bayram günü su bulunan ve ağaçlık yerlere giderler, fal baktırarak yeni yılın nasıl geçeceğini öğrenirler.

Hıdırellez, Türk söylence kültüründe, Hıdır (Hızır) ve Ellez’in (İlyas) kavuştuğu gün olarak yorumlanır. İki iyi arkadaş olan Hızır ve İlyas’ın ab-ı hayat (hayat suyu, ölmezlik suyu) içerek ölümsüz olduklarına inanılır. Hıdırellez günü yağan yağmurlar ise Hızır ve İlyas’ın gözyaşlarıdır. Bu iki arkadaş, 5 ve 6 Mayıs günlerinde yeryüzüne inerek bolluk, bereket, sağlık, iyilik getirir; soğuğu, kötülüğü, kıtlığı, yokluğu götürürler. Bu kutsal günlerde, Hızır ve İlyas’ın insanların dileklerini yerine getirecekleri inancıyla ‘Hayat Ağacı*‘nın alegorik ifadesi olan ağaçlara dilekler yazılır ve renkli kurdeleler bağlanır. Hayaller ve dilekler kağıtlara çizilip gül ağaçlarının diplerine gömülür. Hızır’ın ateşe ve ışığa geldiği inancıyla Hızır’ı çağırmak için ateşler yakılır ve yakılan ateş üzerinden atlanır. Halk kültüründe ateş üzerinden atlayan insanların, yeni yıla yeni bir başlangıç yaptıkları ve günahlarından arındıkları düşünülür.

Ferhat Arslan’ın “İstanbul’da Hıdrellez Geleneğinin Geçmişi, Bugünü ve Yarını: Ahırkapı Örneği” isimli makalesine göre, “Hızır ve İlyas iki peygamberdir. Hızır karalarda İlyas ise denizlerde gezmektedir. Her sene 6 Mayıs’ta bir araya gelirler. Bu buluşma neticesinde havalar ısınır, tabiat canlanır, her yer yeşillenir, yağmur yağar ve sular çağıldar. İstanbul’dan derlenen diğer bir rivayet ise şöyledir: Halkalı’daki inançlara göre Hıdır erkek, Ellez ise kız adıdır. Hıdır ile Ellez birbirlerine aşık iki gençtir. Birbirlerinin hasretiyle yanıp tutuşan bu sevgililer yıllarca bir araya gelemezler. Aşk ateşiyle kavrulan bu gençler nihayet 6 Mayıs günü güzel çayırlık ve ormanlık bir vadide buluşurlar. Aşıklar hasretlerinden birbirlerine öylesine sarılırlar ki Cenabı Hak onların ruhlarını bir daha ayrılmamaları için kabzeder. Halk iki sevgilinin kavuştuğu bu mutlu günü kutlayarak onların ruhlarını şâd etmeye çalışır.”

Türk kültür coğrafyasında yapılan Hıdırellez kutlamalarının temelinde genel olarak eski Türk inançlarından olan ‘su’, ‘ağaç’, ‘ateş’, ‘atalar’ ve ‘hızır’ kültleri yer almaktadır. Bu inanç ve uygulamalardan dolayı Hıdırellez, ‘Hıdırlık’ (Hızır-İlyaslık) denilen mekanlarda kutlanır. Bu mekanlar, yakınında su bulunan ve özellikle gül ağaçları olan yeşil bahçelerdir.

Avrupa’da mayıs ayında kutlanan ‘Aziz George Günü’ de bu kutlamalar ile bağlantılıdır. Aziz George ‘Yeşil George’ olarak bilinir. Köylüler bu günde, ormandan kestikleri bir ağacı çiçekler ve kurdeleler ile süslerler. Aziz George, Hz. Hızır’ın Hristiyan versiyonudur. Hristiyan Gagavuz Türkleri ise Hıdırellez’i ‘Ayoz Georgi’nin Yortu Günü’ olarak kutlarlar.

Eski İstanbul’da Hıdırellez kutlamalarındaki yemek kültürüne bakıldığında, toplu yenen yemeklerin önemli bir yeri olduğu görülüyor. Bu özel güne mahsus olarak oğlak, keçi, kuzu gibi hayvanlar kesilip pişirilir ve börek, çörek gibi yiyeceklerin hazırlanmasında, eskiden neredeyse her köyde bulunan ortak fırınlar kullanılırdı.

Ferhat Arslan’ın makalesine göre, kuzulu pirinç pilavı, kuş üzümlü ve çam fıstıklı zeytinyağlı yaprak dolması, döküntülü irmik helvası ve peynirli pide de Hıdırellez için hazırlanan yemeklerden bazılarıdır. Bu yemeklerin en önemlisi ise kuzudur. Çünkü İstanbul’da yaşayan Müslüman halk, Hıdırellez’e kadar kuzu eti yemeyi günah sayar ve kasaplar da kuzu kesmez veya kesseler bile gizlice satarlardı. Bu gelenek dolayısıyla Hıdırellez günü, İstanbul’un bütün kışlalarındaki askere de kuzulu pilav ve irmik helvası çıkarılırdı. Ayrıca Kağıthane, Harbiye, Mühendishane, Mülkiye mekteplerine kuzu dolmaları, helva ve salata çeşitleri ikram edilirdi. Böylece kutlu ve uğurlu olduğu düşünülen Hıdırellez gününde İstanbul halkı yakınlaşmakta, toplumsal birlik ve beraberlik sağlanmaktaydı. Topluca yenen bu yemeklerle birlikte, Hıdırellez’in kutlandığı mekanlarda yiyecek ve içecek satan seyyar satıcılar da olurdu. Turşucular, simitçiler, macuncular, horoz şekercileri, şekerli pekmezli muhallebiciler, börekçiler, çörekçiler, kebapçılar, limonatacılar, gazozcular, dondurmacılar, yemişçiler, kuş lokumcuları, keten ve koz helvacılar, kağıt helvacılar ve kirazcılar Hıdırellez’deki yemek kültürünün bir parçası olan seyyar satıcılardandı.

Hıdırellez, 2017 yılında UNESCO’nun ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi‘ne alındı.

İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu, mayıs ayında yapılacak zirai işlerin listelendiği ‘Mayıs Ayı Tarım Takvimi’ne buradan ulaşabilirsiniz.

MAYIS AYINDA YETİŞEN SEBZELER

Arpacık Soğan, Bakla, Barbunya, Bezelye, Çarliston Biber, Domates, Ebegümeci, Enginar, Fasulye (Yeşil), Havuç, Hindiba, Isırgan Otu, Ispanak, Kabak, Kuşkonmaz, Madımak, Marul, Patlıcan, Sarımsak, Semizotu, Yabani Otlar ve Yeşillikler

MAYIS AYINDA YETİŞEN MEYVELER

Böğürtlen, Çilek, Dut, Elma, Erik (Yeşil), Limon, Yeni Dünya (Malta Eriği)

MAYIS AYINDA AVLANAN BALIKLAR (AV YASAĞI SEZONU)

Nisan ayında başlayan av yasakları nedeniyle balık tezgahlarında bulunabilecek çeşit azalır. Özellikle Karadeniz ve Marmara balıkları artık sezona veda ederler. Bu dönem Akdeniz balıkları ile kültür balıkları ve ithal balıklar ön plandadır. Ayrıca kabuklu deniz canlıları açısından zengin çeşitlilik vardır.

Barbun, Dil Balığı, Gümüş, İskorpit, İzmarit, Kaya Balığı, Kılıç Balığı, Kırlangıç, Levrek, Mercan, Mersin, Mezgit, Tekir

Istakoz, Karides, Pavurya

Bİ’ NOT

Vitamin yönünden zengin sebze ve meyveleri tüketmek, vücudumuza gereken enerjiyi sağlayarak geçiş mevsiminde ortaya çıkabilen yorgunluk belirtilerini giderir.


* Hayat Ağacı ile ilgili olarak, Türk sözlü kültüründe önemli yerleri bulunan Kayın Ağacı, Kayın Ata ve Kayın Ana ile ilgili araştırma yapmanızı tavsiye ederim.